Olay, Peygamberin ölümünden 4 yıl önce, Hayber Savaşında (628) yaşanmıştır. Muteber hadis kitaplarından dördü hadiseyi doğrulamış, haber vermiştir. (1) Ayrıntıları yazacağım. Ancak konunun iyice anlaşılması, kavranabilmesi için bazı genel bilgileri vermekte yara vardır.
1. İslam dini bir bütündür. İnsanın dilediğini yapıp dilediğini terk edeceği parçalar halinde değildir. O, İbadetleri, değerleri, bireyi ve toplumsal yükümlülükleri birbirini destekleyen eksiksiz bir programdır.
2. Dinin inkârı, bir söz meselesi değildir, bir fiil ve davranış meselesidir. Dini sözle ikrar edenler, hatta övenler, onun savunuculuğunu yapanlar bile bazı eylemleri yüzünden o dini inkâr edenler arasına girebilir.
3. İslam mutlak doğruluğu, takva yi emreder. Kişisel hakları o kadar önemser ki; Allah, kul hakkını af etme yetkisini hak sahibinin hoşnutluğu alınmadan kullanmaz. Kamunun haklarının korunması için de birçok kural koymuş, ihlali haline ağır yaptırımlar getirmiştir.
4. İslam dini gösteriş ve merasim dini de değildir. İhlâs ve samimiyetle yapılmadıkça ibadetlerin ve dini gereklerin şeklen yapılmasını yeterli saymaz.
Bu mevzuda Mâûn süresinde çarpıcı açıklamalar, uyarılar vardır.
Yazıklar olsun o namaz kılanlara!
Kıldıkları namazlarından habersiz olanlara.
O gösteriş yapanlara!.
İnsanlara yardımı (kamu hak ve imkânlarının yerine ulaşmasını) engelleyenlere!. (Mâûn, 4-7)
Ayet mealleri sorgulayan bir akılla irdelendikçe konu daha da berraklaşır.
İlk iki ayetle ilgili bazı yorumlar:
“Toplumda namaz kılıp gizlide namaz kılmayanlar kastedilmiştir.” (2)
”Namazda okuduklarının anlamını düşünmeye önem vermeyenler.”(3)
“Allah için, temiz niyetle kılmayıp dünyevi bir takım maksatlar için kılanlar.” (4)
İbn Kesir’ın (2.) yorumu üzeride duracağız. Çünkü bu yorum günümüz insanını yakından ilgilendirmektedir.
Kur’an’a göre, istisnasız tüm toplumlara (en az) bir peygamber gönderilmiştir. Yine Kur’an’nın beyanına göre, Allah’ın elçileri, getirdikleri mesajın, toplum tarafından rahatça anlaşılmasını mümkün kılmak için, hitap ettiği toplumun diliyle konuşmuş, vahiy almıştır. (İbrahim, 4)
Kutsal olan, Şu lisan, bu dil değil Allah’ın gönderdiği buyruklar, vahyettiği gerçeklerdir. Bunların anlaşılması, uygulanmasıdır. Hepimiz biliyoruz ki ülkemiz insanı namazda Allah’ ne dediğini bilmemektedir. Böyle bir ibadetin, ne dediğini/istediğini bilmeden yapılan yakarışın Yaratan katında kabul edilebilirliği nedir? Bu sorgulanmalı! Bana mutlaka çözüm bulunmalıdır.
O gösteriş yapanlara!
Bu ayet de ibadetleri şov aracı yaparak dine riyakârlığı sokmaya, sokanlara savaş açıyor:
Bu ayetle ilgili bazı yorumlar:
“İnsanlara ibadetini, insanlar da bu eyleminden dolayı ona övgü ve beğenilerini gösterirler; İnsanlar farzları açıkta yapmakla riyakâr olmazlar.” (5)
“Cehennemde bir bölge var ki Cehennem bu bölgeden Allah’a sığınır. Bu bölge gösteriş yapanlar içindir.” (6)
“Farz olmayan ibadetleri gösteriş için ve herkesin göreceği yerde yaparlar.” (7)
“İbadetlerinde, Giysi ve hareketlerinde halkın övgüsünü kazanmak arzusuyla davrananlardır.” (8)
İbn Abbas: “Henüz bu āyetin ifade ettiği insanlar (Hicri 1. asırda) gelmedi” dedi. (9)
İnsanlara yardımı (kamu hak ve imkânlarının yerine ulaşmasını) engelleyenlere!.
Bu ayet kamu hak ve imkânlarının, ait oldukları yere ulaşmasına engel olmaya, olanlara hitap ediyor. Bu eylem iltimas, kayırma, sonucu hakkın başkasına verilmesi biçiminde olabileceği gibi doğrudan kamu malını çalma, talan etme şeklinde de gerçekleşir. Din terminolojisinde buna (Ğelle filinden) ğulûl, denmektedir.
Ğulûl, Kur'an dilinin aşılmamış ustası Isfahanlı Râgıb tarafından, ölümsüz eseri 'el-Müfredat’ta, 'hıyanetin zırha büründürülmesi, kılıflanması' diye tanımlanmıştır.
Demek oluyor ki, ğulûl suçu işlemek kadar bu suçu işleyenleri 'zırhlamak, kılıflamak' yani korumak da suçtur. Nitekim Mâûn Suresi, suçu tanıtırken, 'kamu hak ve imkânlarının yerine ulaşmasın engelleyenler' demekte, kamu malının bizzat gasp veya talanını şart koşmamaktadır.
Yani aktif ğulûl ne ise pasif ğulûl de odur. Birileri bizzat çalıp zimmete geçirir, birileri de çalanları koruyup savunur. Onlara zırh ve kalkan olur. Onların yakalanmaması, yargı önüne çıkarılmaması için bin türlü oyun sergiler. Esasen, ğulûl türü suçlar bu iki unsur birleşmeden işlenemez. Aktif aşırıcıların pasif koruyucuları mutlaka olacaktır. Bu koruyucular, genellikle, yönetim mevkilerinde olanlardır.
Kamu hak ve imkânlarının yerine ulaşmasına engel olmanın da biri aktif engelleme, biri de pasif engelleme olmak üzere iki türü vardır. Aktif engellemede, kamu malı çalınır-çırpılır, çarçur edilir veya buna engel olacak mevzuat düzenlemeleri yapılmaz. Pasif engelleme ise ğulûl suçlarına seyirci kalmak suretiyle sergilenir.
Allahın elçisi Ğulûl suçunu işleyene nasıl işlem yaptığına da bakmak, örnek vermek gerekir.
İşte şimdi yazının ta başına dönelim.
Zeyd İbnu halid anlatıyor: “Hayber savaşı sırasında Resûlullah’ın ashabından (bir başka rivayette korumalarından) biri şehit olmuştu Resûlullah’a haber verildi. “Arkadaşınız üzerine namaz kılın!” dedi. Bu sözü üzerine, halkın çehresi değişmiş, (Bir soğukluk çöktü) durumu gören Resûlullah açıkladı:
“ARKADAŞINIZ ALLAH İÇİN CİHAD SIRASINDA GANİMETTEN ĞULǓL ETTİ. (ÇALDI)” Bunu duynca, maktulun eşyasını karıştırdık. Yahudilere ait boncuk kolyelerden iki dirhem bile etmeyen bir kolyeyi çalmış olduğunu gördük. (10)
Allah’ın Resulü, savaşta, dine göre cihat sırasında şehit olan arkadaşının (bir rivayette korumasının) cenaze namazını, ğulûl (Yanı kamu malından çalma) suçunu işlediği için kılmadı ve kendisi de kıldırmadı! Bilemiyorum söylenecek başka söz kaldı mı?
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(1) [Muvatta, Cihād 23, (2, 458); Ebu Dāvud, Cihād 143, (2710); Nesāî, Cenāiz 66, (4,64); İbnu Māce, Cihād 34, (2848)].
(2) İbn Abbas.
(3) İbn Kesir.
(4) Elmali.
(5) Nesefi.
(6) Teberānî’nin İbn Abbas dan rivayet ettiği hadis.
(7) Elmali.
(8) Beyzavî, Celāleyn.
(9) Ebî Süleym ve Mücā.
(10) [(1) (Kütüb-i Sitte Doç. Dr. İbrahim CANAN ANKARA 1988 1. baskı, AKÇAĞ yayınları 5. cilt sayfa 239 Hadis no: 1136)]
30 Nisan 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder