BOĞAZ KÖY (İstavri) Güzel köyüm

BOĞAZ KÖY (İstavri) Güzel köyüm
İstavri’nin üstü Kukulukaya / Bir daha çıksam onda alaya!.. (Kostanivat, Zelkif Destanından) *** Yürüsem Kiliseden bi Büyük dağ deyanı /Ander Atmacacılık bilmem sana doyanı. (Ömer oğlu Muharrem Kaynaşli/Karaçalı)

30 Nisan 2009 Perşembe

İSTAVRİ

Birinci Bölüm.

KURULUŞ:

Bir zamanlar istavri destan idi dillere,
İbretle anılırdı, örnek idi köylere.
İster misiniz size, ben anlatayım biraz,
Nasıl kuruldu bu köy. Neden di bu imtiyaz?
Bin yedi yüz doksan da Karadere başından,
İki kardeş ayrıldı toprağından, taşından.
Gelip da yerleştiler istavri denen yere,
İstediler avludan görünsün Karadere.
Bunun için seçtiler uskāna aykırlığı,
Düşündüler daima güveni, yakınlığı.
Emniyetli değildi daha tepeye çıkmak,
Çünkü o devir vardı zorla insan kaçırmak.
Hoş olmazdı görülse denizden dumanları,
Tetikleyebilirdi, o duman, korsanları.
Daha aşağısı da çok tehlikeli idi,
Zira o bölge o gün, sık orman kaplı idi.
Benim evin yerine Ahmet yaptı evini,
Osman da seçti onun beş metre kuzeyini.
İskân ettiler ama çok çetin idi şartlar.
Yalnız su almak için günlerce ark kazdılar.
Nihayet getirdiler ‘suyunbaşı’ndan suyu.
Ahmet yine de açtı evin önünde kuyu.
İki ev arasına bol su aktı oluktan,
Yüz elli yıl her canlı, can aldı o bolluktan.
Uzun bir süre dini ve toplu merasimler,
Ketenli'de yapıldı elverdikçe mevsimler.
Oraya yerleşmişti büyük ağabeyleri,
Ayni yere gömdüler ilk ölen bireyleri.
Bin sekiz yüz elli de yapıldı tahta cami,
Sade bir yapı idi ne çerçeve ne cam’ı,
Elbet teki yok idi; Tahta aralarından,
İçeri kar girerdi; Zaman yaralarından.
Bin dokuz yüz on bir de Ömer’le Şata usta,
Halkın da teşvikiyle anlaştı bir hususta.
Günün şartına uygun, yontma taştan bir mabet,
Yapılmaya başlandı bir yıl sonra nihayet.
Bu bir asırda köyde nede çok şey değişti.
Doğanlar ve ölenler… İlk şehit verilmişti.
Doksan üç harbi için çıktığı günden beri,
Ahmet oğlu Mustafa köye dönmedi geri.
Beraber gitmişlerdi hısım Çalık Ahmet’le
Çalık ‘Vela’ ya döndü sağlık ve selametle.
Ömer dedi ki “babam şehittir Kars kapıda,
Şehidin bir anısı bulunsun bu yapıda.”
Dedesinin yonttuğu ev tomele taşını,
Çıkardı, şekle soktu dibini ve başını.
Ve yerleştirdi onu tam yedinci sıraya,
O taşı satın aldım ben, yirmi beş liraya.
O yedinci sıra ki; Eksikti bir kaç taşı,
Bir anda çıkıverdi korkunç Dünya savaşı.
Yirmi iki ye kadar cami öyle bekledi,
Ne kimse bir taş koydu, ne de bir şey ekledi.
Dağlara bayırlara patikalar açıldı.
Bize komşu yerlere güven ruhu saçıldı.
O kadar ki; bir evde hasım iki kabile,
Yatıya kalıyordu durumu bile bile.
Birlikti, bütün bu olanın alt yapısı,
Aralandı dedeme medeniyet kapısı.
Zorluklar bitmiyordu taun, veba bulaştı,
Çilekeş ecdadımız bak nelerle uğraştı!
Birinci ve ikinci Dünya savaşlarında,
Bunları çevreleyen dert ve yas yıllarında,
Hem düşmanla boğuştu, hem kıtlıkla savaştı,
Her iki sıkıntıyı en az fireyle aştı.
Balık yağını alıp Likmen’inde kullandı,
Uskuçi’yi kemirdi, minci’yle oyalandı,
Öyle haftalar oldu sadece turşu yedi.
Vakar ve tevekkülle “Elhamdülillah” dedi.
Çuvaldan giysi yaptı, doyasıya yemedi,
Gurur ve iffetinden asla taviz vermedi.
Otoritesizliği fırsat bilen eşkıya,
İstavri boğazını geçemedi karşıya.
Stratejik boğazın her iki yakasında,
Mevziler hazırlandı; Bir baskın esnasında
Herkes yerini alır yerleşirdi mevziye,
Durali yetkiliydi görevleri tevziye!
Diğer bütün köylerde terör estiren haydut,
Bu köye giremedi. Eylemi kaldı mahdut.
Vatanına sahipti on dört şehidi vardır,
Bugün, bu serüveni bilen insan çok azdır.

Ömer Lütfi YAZICI
13.Ekim.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder